Schopenhauer’un Aşkın Metafiziği adlı eseri, romantik aşkı idealize eden anlayışa ciddi bir karşı duruş içerir. Ona göre aşk, insanların sandığı gibi yüce ve ruhani bir şey değil, doğanın türü sürdürmek için kullandığı bir araçtır. Bu bağlamda aşk, aslında "hayatın metafiziği" değil, "iradenin tuzağı"dır.
Eserde, bireyin aşk yoluyla yaptığı seçimlerin aslında bilinçdışı bir şekilde türün devamına hizmet ettiğini ve bu yönüyle aşkın aslında bir metafizik aldatmaca olduğunu savunur.
Schopenhauer, insanların aşkı çok yüce ve kişisel bir duygu olarak görme eğiliminde olduğunu belirtir. Oysa o, bu hissin ardında çok daha derin, biyolojik ve varoluşsal bir güdünün yattığını iddia eder: İrade.
Ona göre insan, aşkı yaşarken kendisini özgür zanneder ama aslında kör doğa tarafından yönlendirilen bir iradenin hizmetindedir.
Bu irade, bilinçli değildir; canlıların sadece yaşamasını ve soylarını devam ettirmesini ister. Yani aşk, görünüşte bireysel mutluluğu amaçlasa da aslında türün iyiliği için vardır.
Schopenhauer’a göre insan, aşık olduğu kişiyi bilinçli bir şekilde değil, içgüdüsel olarak seçer. Seçim kriterleri ise aslında genetik dengeyi kurmaya yöneliktir:
Bu seçimler, bireyin kişisel zevkinden çok, doğanın türü mükemmelleştirme arzusuyla ilgilidir. Yani insanlar aşkı kendi iradeleriyle yaşadıklarını zannederler ama aslında “türün iyiliği için programlanmış seçimler” yapmaktadırlar.
Aşk; şiirlerde, romanlarda ve masallarda genellikle fedakârlık ve özveri olarak yansıtılır. Oysa Schopenhauer, aşkın en derininde bencilliğin bulunduğunu savunur.
Çünkü aşık kişi, kendi genetik izini taşıyan bireylerin doğmasını arzulamaktadır.
Bu nedenle aşk uğruna yapılan fedakarlıklar, özünde kişinin kendi varoluşunu çoğaltma güdüsünün dışavurumudur.
Aşk, insana en yoğun tutkuları yaşatır ama aynı zamanda en büyük acıların da kaynağıdır. Schopenhauer'a göre bu çelişki doğanın bilinçli bir stratejisidir:
Yani aşk, doğanın kurduğu bir tuzaktır. İnsan önce büyük bir arzuyla bağlanır, sonra bu arzunun sonucu olan yükümlülüklerle (çocuk, aile, sorumluluk) baş başa kalır.
Schopenhauer’a göre aşkın tek gerçek sonucu doğacak çocuğun karakteri ve varoluşudur. Aşk ilişkisi sadece “kimin doğacağını” belirlemek için vardır. Bu nedenle iki kişinin birbirini seçmesi, aslında sadece doğanın yeni bir varlığı şekillendirme stratejisidir.
Aşıkların ne düşündüğü değil, türün çıkarı önemlidir.
Doğa, bireylerin mutluluğunu değil, türün varlığını esas alır.
Schopenhauer, aşkı ve cinselliği bir tür “yanılsama” olarak tanımlar. Gerçek bilgelik, bu yanılsamadan kurtulmak ve iradenin dayattığı arzulara karşı direnebilmektir.
Bu nedenle evlenmemek, tutkulara kapılmamak ve kendi başına bir hayat sürmek Schopenhauer felsefesinde erdemli bir duruş olarak kabul edilir. Çünkü bu kişi, doğanın oyununun farkına varmış ve onu aşabilmiş biridir.
Aşkın Metafiziği, aşkı romantik bir duygu olarak değil, doğanın genetik devamlılık için kullandığı bir mekanizma olarak gören sıra dışı bir metindir. Schopenhauer’un karamsar felsefesinin ve “irade” kavramının aşk gibi duygusal bir konuya nasıl uygulandığını görmek açısından son derece etkileyicidir.
Bu kitapla Schopenhauer, okuyucuya şunu söyler:
“Aşık olduğun kişi, seni mutlu edeceği için değil, doğa o kişiden bir çocuk yapmayı uygun bulduğu için senin ilgini çeker.”
Bu bakış açısı, aşkı idealize etmek yerine çözümlemeye çalıştığı için klasik düşünceleri sarsar, yeni bir felsefi bakış sunar.
0
Hiç oy kullanılmadı
Dosyayı İndirmek İçin Robot Olmadığınızı Doğrulayın
Ahmet Altan’ın "Karanlıkta Sabah Kuşları" adlı kitabı, farklı insan hikayeleri üzerinden toplumsal ve bireysel çatışmaları ele alır. Roman,...
5.0
"Bye Bye Türkçe", Türk bilim insanı ve düşünür Oktay Sinanoğlu’nun, Türkçe’nin eğitimden, bilimden ve toplumsal hayattan bilinçli bir...
5.0
Clifford D. Simak’ın Kent (City) adlı eseri, insanlığın yok oluşu ve köpeklerin medeniyeti devralışı üzerine kurulu...
5.0
Doruk Yayınları tarafından yayımlanan "Japon Masalları", Japon kültürünün zengin ve derinlikli dünyasını yansıtan seçkin masallardan oluşan bir derlemedir....
5.0
Ayrı Yol (L'Immoraliste), Fransız yazar Andre Gide’in 1902’de yayımlanan, bireyin kendi doğasını ve arzularını keşfetme yolculuğunu irdeleyen etkileyici...
5.0
Alejandro Zambra'nın "Ağaçların Özel Hayatı" (İspanyolca: La vida privada de los árboles), kısa ama derin anlamlar içeren bir...
5.0
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur adlı eseri, Türk edebiyatının en önemli psikolojik ve felsefi romanlarından biridir. Roman, bireylerin iç...
5.0
Alev Alatlı’nın “Batıya Yön Veren Metinler: Cilt 3 Aydınlanma / Burjuvazi Yüzyılı / Bilim Çağının Zaferi” adlı kitabı,...
5.0
Ahmet Ümit’in "Sis ve Gece" adlı romanı, Türk edebiyatının önemli polisiye eserlerinden biri olarak öne çıkar. Roman, siyasi...
5.0
"Mozart", Türk yazar ve müzikolog Aydın Büke tarafından kaleme alınmış, Wolfgang Amadeus Mozart'ın yaşamını ve eserlerini kapsamlı bir...
5.0
Natalie Babbitt'in yazdığı "Ölümsüz Aile" (Orijinal adı: Tuck Everlasting), ölümsüzlük ve hayatın döngüsü üzerine felsefi bir hikâye sunan...
5.0
Veronika Ölmek İstiyor, Paulo Coelho'nun 1998'de yayımlanan, insan psikolojisi ve yaşamın anlamını sorgulayan bir romanıdır. Romanın ana karakteri...
5.0
Stephen Hawking - Zamanın Kısa Tarihi (A Brief History of Time) Kitap Özeti
Stephen Hawking’in 1988 yılında yayımlanan Zamanın...
5.0
Büyük Tasarım (2010), Stephen Hawking ve Leonard Mlodinow tarafından yazılmış, evrenin doğasını ve kökenini sorgulayan bir popüler bilim...
5.0
Hançer Yolu, Robert Jordan’ın Zaman Çarkı serisinin sekizinci kitabıdır ve epik bir fantezi dünyasında geçen, kahramanların kaderlerini şekillendiren...
5.0
Size daha iyi deneyim sunmak için çerezleri kullanıyoruz. Çerezlerimiz hakkında Çerez Politikası sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.