Kitap, Edward’ın sıradan görünen ama yoğun düşüncelerle geçen yaşamı ile başlar. O, insanların zihnini okuyabilen, 100 yılı aşkın süredir hayatta olan bir vampirdir. Cullen ailesi Forks’ta düşük profilli bir yaşam sürmektedir. Edward, rutine alışmıştır; ta ki Bella Swan adlı genç bir kız okula gelene kadar…
Edward, Bella’nın zihnini okuyamaması karşısında büyük bir şaşkınlık yaşar. Bu, onun için bir ilk olur. Bella'nın varlığı, Edward’ın hem merakını hem de içsel açlığını tetikler. Onun kokusu, Edward için adeta bağımlılık yapan bir zehir gibidir.
Edward, Bella’yı ilk gördüğü gün, onu öldürmek istemekle kalmaz, sınıftaki herkesi öldürmeyi de aklından geçirir. Ancak Cullen ailesinin ahlaki ilkeleri ve Carlisle’ın etkisiyle kendini dizginler. Vicdanı ile içgüdüleri arasında gidip gelen bir içsel savaş başlar.
Edward bu içsel savaşı şu şekilde anlatır:
“Bir canavardım. Ama onun için bir kahraman olmak istiyordum.”
Bella’ya zarar vermemek için Forks’tan kaçmayı düşünür ama bir süre sonra onun etrafında olmadan da yapamayacağını anlar.
Edward, Bella’nın gizemini çözmeye çalışırken ona karşı hem açlık hem de şefkat beslemeye başlar. Onu izlemeye, korumaya başlar. Hatta Bella’nın odasına geceleri gizlice girip onu uyurken izler.
Bu durum takıntılı bir aşka dönüşür. Edward için Bella, sadece bir insan değil, aynı zamanda onun “kurtuluş umudu” olur. Vampir kimliğine rağmen Bella’yı seven bir varlık olabileceğine inanmaya başlar.
Edward, Bella ile yakınlaştıkça ona gerçeği açıklama konusunda kararsızlık yaşar. Onun için hem bir tehlike hem de bir kurtarıcı olduğunu düşünür. Bella’nın hayatını tehdit eden şey yalnızca Edward’ın içgüdüleri değildir; aynı zamanda diğer vampirlerin ilgisidir.
James, Victoria ve Laurent gibi gezgin vampirlerin Forks’a gelmesiyle tehdit somutlaşır. Edward, Bella’yı korumak için her şeyi yapmaya hazırdır.
Bu kitapta, Cullen ailesinin Bella hakkındaki düşüncelerini de Edward sayesinde öğreniriz:
James, Bella’nın izini sürer. Edward ve Cullenlar, Bella’yı Phoenix’e götürerek korumaya çalışır. Ancak Bella, annesini kurtarmak için kandırılır ve James’in tuzağına düşer.
Edward, James’le savaşır ve Bella’yı kurtarır. Onu ısıran James’in zehrini Bella’nın vücudundan kendi ağzıyla emerek çıkarır. Bu, Edward’ın aşkı uğruna kendi doğasına karşı çıktığı en yoğun andır.
Edward, Bella’nın hayatında olmasının onu sürekli tehlikeye attığını görür. Onu ne kadar çok severse, o kadar çok zarar verme riski taşır. Bu nedenle, kitap boyunca sık sık Bella’yı terk etmeyi düşünür.
Yine de kitabın sonunda şunu anlarız:
Edward, Bella’dan uzak kalmayı başaramaz. Onunla yaşadığı aşk, hem en kutsal hem de en tehlikeli bağı oluşturur.
Edward’ın Bella’ya duyduğu aşk, onun doğası gereği sahip olduğu öldürme içgüdüsüyle sürekli çatışır. Bu da karaktere derin bir dramatik katman ekler.
Edward, kendi doğasından dolayı kendini “canavar” olarak görür. Bella’ya duyduğu sevgi, onun gözünde bir tür kefarettir.
Vampirler içgüdüsel olarak avcıdır, ama Cullen ailesi kendi etik sistemlerini oluşturmuştur. Bu da hikâyeyi basit bir vampir öyküsünden çıkarıp ahlaki bir çatışma romanına dönüştürür.
Geceyarısı Güneşi, Edward Cullen’ın içsel çatışmalarını, Bella’ya olan tutkusunu ve kendisiyle olan mücadelesini ilk kez derinlemesine anlatan bir romandır. Kitap, Alacakaranlık evrenini daha karanlık, felsefi ve duygusal bir gözle görmemizi sağlar.
Bu kitap, serinin hayranlarına Edward’ın neden bu kadar mesafeli, kontrollü ama aynı zamanda derinden tutkulu olduğunu açıkça gösterir.
0
Hiç oy kullanılmadı
Dosyayı İndirmek İçin Robot Olmadığınızı Doğrulayın
Doruk Yayınları tarafından yayımlanan "Japon Masalları", Japon kültürünün zengin ve derinlikli dünyasını yansıtan seçkin masallardan oluşan bir derlemedir....
5.0
Anton Çehov'un Köylüler adlı eseri, yazarın insan doğasını derinlemesine incelediği, toplumun farklı katmanlarındaki insanları tanımamıza yardımcı olan bir...
5.0
Can Dündar’ın Sarı Zeybek adlı kitabı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatının son 300 gününü anlatan bir...
5.0
Clifford D. Simak’ın Kent (City) adlı eseri, insanlığın yok oluşu ve köpeklerin medeniyeti devralışı üzerine kurulu...
5.0
Clifford T. Morgan’ın Psikolojiye Giriş kitabı, psikolojinin temel kavramlarını akademik bir çerçevede sunan önemli kaynaklardan biridir....
5.0
19. yüzyılın ortalarında denizlerde garip bir yaratık söylentisi yayılır. Gemi kaptanları, suda çok hızlı...
5.0
Cemal Süreya’nın "99 Yüz" adlı eseri, klasik bir roman ya da öykü kitabı değildir. Bu eser, Türk edebiyatı...
5.0
Jack London’ın Beyaz Diş (White Fang) adlı romanı, vahşi doğada hayatta kalma mücadelesini ve insanla hayvan arasındaki ilişkiyi...
5.0
Peyami Safa’nın Sözde Kızlar romanı, dönemin toplumsal dönüşümlerini, gençlik ve ahlaki ikilemleri keskin bir gözle inceler. Bu yazıda...
5.0
Türk edebiyatının en önemli romancılarından biri olan Peyami Safa, özellikle psikolojik derinliği ve insan ruhunu çözümlemedeki ustalığıyla tanınır....
5.0
George Orwell’in 1949’da yayımlanan 1984 adlı distopik romanı, totaliter bir rejimin toplum üzerindeki baskı ve kontrolünü konu alır....
5.0
Madde 22 (Catch-22), Joseph Heller’in 1961 yılında yayımlanan ve modern Amerikan edebiyatının başyapıtlarından biri olarak kabul edilen bir...
5.0
José Saramago'nun "Körlük" (Ensaio sobre a Cegueira, 1995) adlı romanı, insani değerlerin, toplumsal düzenin ve ahlaki çöküşün sınandığı...
5.0
Salman Rushdie’nin "Geceyarısı Çocukları" (Midnight's Children), Hindistan’ın bağımsızlık süreci ve sonrasındaki toplumsal ve siyasi değişimleri, büyülü gerçekçilik unsurlarıyla...
5.0
Franz Kafka'nın "Hayvan Öyküleri" (bazı kaynaklarda "Hayvan Masalları" olarak da geçer), Kafka’nın eserlerinden derlenen ve hayvanların başkahraman olduğu...
5.0
Size daha iyi deneyim sunmak için çerezleri kullanıyoruz. Çerezlerimiz hakkında Çerez Politikası sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.